BUnları Biliyormusunuz.

KUTUP BALIKLARI NEDEN DONMAZLAR

Kutuplardaki buzlu sularda yaşayan balıkların neden donmadığını hiç merak ettiniz mi? Bu balıklar, derilerindeki buz kristallerinin sıcaklığını eksi iki dereceye düşüren bir proteini üreten gene sahiptirler.bu protein buz kristallerindeki oksijen moleküllerine bağlanarak genleşmelerini engeller. Yani canlının donmasını  önler..  Tüm balıklar insanların sahip olmadığı bir duyuya sahiptirler. Bedenlerinin yanı boyunca, diğer yerlerinde farklı bir yapıya sahip ince bir çizgi uzanır. Bu çizgi pek çok sayıda delik yada gözenekten oluşmuştur. Balık bunlarla suda meydana gelen basınç değişmelerini saptar. Yüzerken önünde ilerleyen bir basınç dalgasını oluşturur. Bu dalga, bir cisme çarparsa, balık basınçtaki değişmeyi hemen algılar. Bu duyu yeteneği özellikle sürüler halinde yüzen balıklar için çok önemli bir güvenlik unsurudur. 
 
ISTAKOZ'UN MÜTHİŞ BİR YÖN BULMA KABİLİYETİ

Göç eden canlılar, araştırmacıları daima şaşkınlık içinde bırakmıştır. Monark kelebekleri, kuşlar ve somon balıkları gibi bazı hayvanlar uzun yolculuklarında yollarını şaşırmadan hedeflerine varabilmektedirler. Şimdi bu canlılara bir yenisi daha eklendi; üstelik bu seferki daha da şaşırtıcı.

Karayipler civarında yaşayan Panulirus argus türüne ait dikenli ıstakozlar üzerinde yapılan bir araştırma, bu canlıların sadece yön tayini değil yer tayini de yapabildiklerini ortaya koydu. Buna göre dikenli ıstakozlar, hiç bilmedikleri bir yere bırakılmış olsalar da yönlerini hatta 'yerlerini' bulabiliyorlar.

Karayipler civarında yaşayan dikenli ıstakozlar genellikle Atlantik Okyanusu'nun batısında Brezilya ile Bermuda arasında bulunuyorlar. Bazıları göçmen ama çoğu günlerini mercan kayalıklarının içinde geçiriyor.  

Araştırma nasıl gerçekleştirildi?

Kuzey Carolina Üniversitesi araştırmacıları Larry C. Boles ve Kenneth J. Lohmann, ıstakozların yön bulma yeteneğini araştırmak için bir deney düzenlediler. Karayip açıklarında yakalanan ıstakozlar daha sonra tekneyle yakalandıkları yerden 12-37 km uzağa götürüldü. Yolculuk sırasında ıstakozların hiçbirşey görmemesi için çok dikkatli davranıldı: Kısmen deniz suyuyla doldurulmuş haznelerde tutuldular, haznelerin etrafı kapatıldı ve test alanına dolambaçlı bir rota izlenerek götürüldüler. Çevreyi algılamaları engellenen ıstakozlar bazı şaşırtmacalara da tabi tutuldu. Örneğin hazneler sağa sola sallanacak şekilde iplere asıldı. Istakozların, dünyanın doğal manyetik alanını bir pusula gibi kullanmalarının önüne geçebilmek için güçlü mıknatıslarla haznelerde karmaşık manyetik alanlar oluşturuldu.

Bilim adamları, bu engelleme ve şaşırtma dolu yolculuktan sonra denizde bir noktada durup ıstakozları salmaya başladılar. Istakozlar serbest kaldıkları anda gözlerinin kapalı da olmasına karşın ilk yakalandıkları yerin yönünü kolaylıkla buldular. Istakozlar suya bırakılır bırakılmaz evlerinin yolunu tuttu. Bilim adamları ıstakozların hiçbir şaşkınlık dönemi geçirmediğini gözlemlediler.  

Istakozlardaki Gizli Pusula

Böyle mükemmel bir yeteneğin kaynağı bilimsel olarak henüz gösterilebilmiş değil. Bununla birlikte bazı araştırmacılar, canlıların yön bulma yeteneklerinde dünyanın manyetik alanından faydalandıklarını düşünüyor. Bu bilim adamları, canlıların vücudunda gizemli bir pusula bulunduğunu düşünüyor. Ancak ıstakozların bu yeteneğini açıklamada pusula benzetmesi de yetersiz kalıyor.

New York'taki Cornell Üniversitesi'nden nörobiyoloji ve davranış profesörü Charles Walcott :

"Birçok hayvanın dünyanın manyetik alanlarını bir araç olarak kullandığını biliyoruz" diyor ve ekliyor: "Ama eğer kaybolmuşsanız bir pusula size nerede olduğunuzu söylemez".

Boles, ıstakozlardaki yeteneğin üstünlüğünü vurguluyor: "Bu test kesinlikle birçok hayvanın geçemediği bir testtir. Testi geçebilmeleri, bir şekilde, bulundukları noktayı an ve an bildiklerini gösteriyor. İçlerinde birşey bulunuyor olmalı".

Böylece deneyde kullanılan ıstakozların, vücutlarında bir tür harita oluşturdukları ve kalkış noktasından itibaren koordinat takibi yapabildikleri ortaya çıkıyor. Bilim adamlarının çözemediği bu mekanizma, bir yolcu uçağındaki elektronik radar sistemleri gibi çalışıyor.

Bilim adamlarını en çok şaşırtan şey ise bu mükemmel sisteme sahip ıstakozun nispeten basit bir sinir sistemine sahip olması.

Boles bu konuda şunları söylüyor: "Burada asıl büyük konu, omurgasızların nispeten basit sinir sistemlerine sahip olmaları. Çoğu kişi böyle bir işi yapmada gerekli zihinsel kapasiteleri olmayabileceğini düşünüyor".

Bu noktada bazı sorular karşımıza çıkmaktadır:

• Istakozlar basit bir sinir sistemine sahip olmalarına karşın nasıl böyle zor bir işi başarabilmişlerdir?
• Gözleri kapalı olduğu halde 37 kilometrelik yolculuk boyunca doğru izi nasıl takip edebilmişlerdir?
• Bu canlının küçücük beyninde, bu kadar geniş bir alanın haritası nasıl oluşabilir?
• Dünyanın elektromanyetik alanını nasıl algılıyor olabilir?
• Elektromanyetik alandaki bilgileri bedeninde nasıl yorumluyor olabilir ?

Istakozların tüm bunları başarması bir mucizedir. Şimdi kendinize şu soruyu sorun ve düşünün:

Büyük bir çölde bulunduğunuzu farzedin. Bulunduğunuz noktadan bir jipe bindirilip gözünüz ve kulağınız kapalı olduğu halde 200 kilometre uzağa götürülüp bırakıldığınızı düşünün. İlk başta başladığınız noktaya dönme şansınız var mıdır? Elbette, hayır !

Peki ama bu özel yön bulma sistemi ıstakozda nasıl ortaya çıkmıştır? En basit bir pusulayı ele alacak olsanız bile bunun özel olarak tasarlandığı açıktır. Pusuladaki iğne, özel olarak işaretlenmiş yönler, cam kaplı muhafazası bunun özellikle yön bulmak için tasarlanmış olduğunu göstermektedir. Istakoz bedeninin bir pusuladan çok daha etkili çalıştığı açıktır. Tüm bunlar ıstakozdaki sistemin özel olarak tasarlandığını ortaya koymaktadır.

Allah ıstakozu yaratmış ve bu özel sistemle donatmıştır. Yüce Allah tüm canlıları yaratandır ve O, kusursuzca varedendir.


1."Lobsters Navigate by Magnetism, Study Says", 6 Ocak 2003 http://news.nationalgeographic.com/news/2003/01/0106_030106_lobster.html

 NAUTILUS'TAKİ ÜSTÜN TASARIM


Denizaltılarda bulunan dalış tankları suyla dolunca gemi sudan daha ağır hale gelir ve dibe dalar. Eğer tanktaki su, basınçlı hava ile boşaltılırsa, denizaltı tekrar su yüzüne çıkar. Nautilus adı verilen bir deniz hayvanı da aynı yöntemi kullanır. Nautilus'ün vücudunda 19 cm. çapında salyangoz kabuğu biçiminde spiral bir organ vardır. Bu organda birbiriyle bağlantılı 28 tane "dalış hücresi" bulunur. Peki ama, Nautilus suyu boşaltmak için gerekli basınçlı havayı nereden bulur?

Nautilusun vücudunda biyokimyasal yolla özel bir gaz üretilir ve bu gaz kan dolaşımı ile hücrelere aktarılarak hücrelerden suyun çıkması sağlanır. Bu şekilde Nautilus avlanırken ya da düşmanlarından kaçmak için daha derine inebilir veya yüzeye çıkabilir.

Bir denizaltı sadece 400 m. dibe batabilirken, Nautilus için 4000 m. derinliğe dalmak son derece kolaydır. Bu derinlikte nautilusun üzerindeki suyun etkisi, hayvanın her cm2'sine 400 kilodan fazla ağırlığın etkimesiyle eşdeğerdir.

Şüphesiz nautilusun gaz üretecek bir kimyasal tepkimeyi bilmesi, bu tepkimeyi gerçekleştirecek yapıyı kurması ya da üzerindeki tonlarca yüke dayanacak bir kabuki tasarımı yapması asla mümkündeğildir. Böylesine üstün bir tasarım ancak her şeyi örnek almaksızın kusursuzca yaratan Allah'ın eseridir.

 

 

 AKREBİN ZIRHI

 

Akrep zorlu koşullarda yaşamak için tasarlanmış bir savaş makinesi gibidir. Vücudunu bir zırh gibi saran kabuğu, onu yalnız düşmanlarından değil, radyasyondan bile koruyacak kadar dirençlidir. İnsan vücudunun radyasyona direnci 600 rads dolayındadır. Oysa akreplerde bu direnç 40-150 bin rads'a kadar yükselmektedir.

 
BOULENGERULA TAITANUS
Kendini yemek olarak feda eden anne

Hem karada hem de suda yaşayabilen Boulengerula taitanus sürüngen türünün dişileri yavrularını kendi derisiyle besliyor.

'Nature' dergisinin son sayısında yayımlanan araştırmaya göre, Boulengerula taitanus adı verilen tropikal etobur sürüngenin dişileri, yetişkinliğe erene kadar yavrularına kendi derilerini ikram ediyor.
 
Bilim adamlarına göre bu durum hayvanlar aleminde şimdiye dek görülmemiş bir olay. Çünkü 20-30 santimetre boyundaki yavrular, annelerinin dış deri hücrelerini kemirmeye elverişli özel dişlerle dünyaya geliyor.
 
Yavru büyüyor, anne küçülüyor
 
Londra'daki Tabiat Tarihi Müzesi'nden Mark Wilkinson başkanlığındaki araştırma ekibi, kemirilen epitel dokunun lipide (yağ) dönüştüğünü tespit etti. Yağ hücreleri, minik yavruların hızla büyümesini sağlıyor.
 
Laboratuvar şartlarında yapılan gözlemlere göre, yavrular bir hafta içinde yüzde 11 büyürken, annenin vücut kütlesi yüzde 14 azaldı.
 
Tek yiyecekleri anneleri
 
Yavruların midesinde neler olduğunu da inceleyen araştırmacılar, annelerinin derisinin yavruların tek besin kaynağı olduğu sonucuna vardı.

Bu tür davranışlara bir  çok örnek verilebilir.Bunlar ise evrim teorisinin geçersizliğini ispat ederken, tüm evrenin üstün bir Yaratıcı tarafından yaratıldığı ve her bir canlının Yaratıcısı olan Allah’ın ilhamı ile davrandığı gerçeğini ortaya çıkarır.

kaynak: www.Cnnturk.com

 
AĞAÇKAKAN'IN KAFATASINDAKİ MEKANİK TASARIM

1Ağaçkakanlar, yuva yapmak ve yiyecek bulmak için ağaç kabuklarına seri vuruşlar yaparlar. Bazı ağaçkakanlar bir saniyede 15-20 vuruş yapar. Kuşun iki vuruşu arasındaki zaman farkı, bir saniyeden çok daha azdır.

Kuşun gagası her ağaca çarptığında kafası büyük bir sarsıntıya uğrar. Fakat kiraz büyüklüğündeki beyni bu sarsıntılardan etkilenmez. Ağaçkakanın sırrı, boyun kaslarındadır. Vurmaya başlayınca, baş ve gaga tam bir doğru üzerine gelirler. En küçük bir sapma, beyinde yırtılma yapabilir.

Bu denli hızlı bir vuruşun betona kafa atmaktan bir farkı yoktur. Kuşun beyninin hiçbir hasara uğramaması ise ancak olağanüstü bir tasarımla mümkündür. Bu üstün tasarımın sahibi ise alemlerin Rabbi Yüce Allah'tır. Rabbimiz, ağaçkakanları hayret uyandırıcı özelliklere sahip olarak yaratmış ve evrenin her noktasında olduğu gibi bu kuşlarda da kusursuz yaratma sanatının örneklerini göstermiştir.

Kuşların büyük çoğunluğunda kafatası kemikleri birbirine yapışıktır. Gaga ise çenenin hareketiyle açılır.

1

Oysa ağaçkakanlarda gaga ve kafatası, vuruş sırasında oluşan şoku emen süngerimsi bir madde ile birbirinden ayrılmıştır. Bu esnek madde, otomobil amortisörlerindekinden çok daha iyidir. Bu üstünlüğü, çok kısa aralıklarla oluşan şokları da emebilmesinden ileri gelir. Bu madde her vuruşta oluşan şoku emip bir sonraki şoku karşılayacak duruma gelebilir. Üstelik bunu saniyede 10'u aşan vuruşun yapıldığı şartlarda başarır. Bu madde modern teknolojinin geliştirdiği tüm benzerlerinden üstündür. Ağaçkakanın kafatası ve üst gagasının olağandışı bir yöntemle bağlanmış olması, her vuruşta beyninin bulunduğu bölümün gagadan uzaklaşmasını, böylece şok emici ikinci bir mekanizma oluşmasını sağlar. Tüm bu bilgiler, iman edenlerin imanlarının daha da güçlenmesine, pek çok insanın da iman etmesine aracı olan çok önemli yaratılış delilleridir. Ağaçkakanın yapısındaki mükkemmel tasarım, evrenin ve canlıların kör tesadüflerin eseri olamayacağını bir kez daha gözler önüne sermektedir.


 
MACAW PAPAĞANLARI

Bitkiler için zehirli tohumlarının olması etkili bir korunma yöntemidir. Tropikal Amerika'da yaşayan bir çeşit papağan türü olan Macaw'lar zehirli tohumlar ile beslenme konusunda uzmandırlar.

Bu kuşlar, besleyici değeri yüksek olan bu tohumları yedikten hemen sonra bellli bir bölgedeki kayalıklara doğru uçarlar. Oraya vardıklarında ise burada bulunan bazı killi kaya parçalarını kemirip yutarlar. Bu killi kaya parçaları tohumların içindeki zehiri emer. Böylece kuşlar bu besini mide ağrıları çekmeden sindirebilirler.

Bu hayvan tohumun zehirleyici etkisini teşhis edebilecek kadar tıp bilgisine sahip olabilir mi? Zehiri etkisiz kılacak bir maddenin olduğunu bilerek, bu maddeyi tespit edebilecek kadar

Eczacılık ve kimya bilimine vakıf olabilir mi? Şüphesiz hayır!. İnsanların bile uzun süren bir uzmanlık eğitiminden sonra ulaştığı bilgilere, papağanın evrimcilerin ileri sürdüğü tesadüfi yöntemlerle ulaşması da imkansızdır.

Akıla sahip olmayan bir kuşun, uzun kimyasal tahlil ve incelemeler sonucu bunu keşfettiği elbette söylenemez. Bunu ona ancak her şeyi kusursuz olarak yaratan ve her şeyi bilen Allah öğretmiştir.

 

 

YALI CAPKINI KUŞUNUN YAVRULARINI BESLEME YÖNTEMİ

Yalıçapkını kuşu, küçük balıkları kolay yutabilmek için baş tarafından yani kılçıklarının yönünde yutar. Fakat balıkları yavrularına yedirecekleri zaman, kuyruklarında tutar ve onların rahatça yutabilecekleri yönde ağızlarına verir.

 

CANLILARDAKİ FEDAKARLIK

Charles Darwin'in ortaya attığı evrim teorisi, 21. yüzyıla yaklaştığımız şu günlerde bilim dünyasındaki itibarını büyük bir hızla kaybetmiştir. 20. yüzyılın başlarında materyalist çevreler tarafından desteklenen ve kitlelere bilimsel bir gerçekmiş gibi telkin edilen bu teorinin geçersizliği artık kesin olarak anlaşıldı. Bunda en büyük etken, yüzyılımızda evrim teorisini yakından ilgilendiren mikrobiyoloji, biyokimya, paleontoloji gibi bilim dallarında görülen gelişmeler oldu. Bu bilim dallarındaki ilerlemeler sonucunda canlılığın, evrim teorisinin iddia ettiği gibi tesadüflerle, birbirlerinden evrimleşerek meydana gelmesinin imkansız olduğu ortaya çıktı. 

Çöküntüye uğramış bu teori, canlılığın kökeni ile ilgili iddialarına hiçbir bilimsel kanıt getiremediği gibi, canlıların sahip oldukları sayısız olağanüstü özelliğin kökeni hakkındaki soruları da yanıtsız bırakır. İşte evrimcileri çıkmaza sokan bu konulardan biri de Yazının konusu olan "canlılarda görülen fedakarlıklar"dır.

Doğada sıkça karşımıza çıkan fedakarlıklar, canlılar arasındaki dayanışma ve işbirliğine dayalı ilişkiler, şefkat dolu davranışlar… Tüm bunların, evrim teorisi için önemli ve çözülemeyen birer sorun olmalarının nedeni nedir?

Darwin, evrim teorisini ortaya attığında, iddialarını aslında hiçbir evrimleştirici gücü bulunmayan bir mekanizmaya dayandırmıştı: doğal seleksiyon. Darwin'in tezine göre tüm canlılar ortak bir atadan geliyorlardı ve içinde bulundukları doğa şartlarına uyum sağlamaları sonucunda birbirlerinden farklılaşmışlardı. Bulundukları ortama en iyi uyum sağlayanlar, edindikleri özellikleri sonraki nesillere aktarabiliyordu. Dolayısıyla daha güçlü ve çevre koşullarına daha uyumlu olan bireyler ayıklanmaktan kurtuluyorlardı. Darwin'in bu varsayımları doğada bir "yaşam savaşı" olduğunu, bu savaşta güçlülerin kazanarak, güçsüzlerin ezilip yok olduklarını öne sürüyordu. Darwin'in yakın bir dostu ve evrim teorisinin en ateşli savunucularından biri olan Julian Huxley doğayı şöyle nitelendirmişti:

"Bu arenada zayıflarla beceriksizlerin elenmesi, güçlülerle beceriklilerinegemenliği kaçınılmazdır."

Peki doğa gerçekten de evrimcilerin iddia ettikleri gibi sadece güçlülerin üstün geldiği, zayıfların ezilerek yok olduğu, bencilliğin ve kıyasıya yaşam mücadelesinin hakim olduğu bir yer midir?

Bu sorunun cevabını doğadaki yaşamı inceleyerek verebiliriz. Doğada elbetteki canlılar beslenebilmek veya güvenliklerini sağlamak için bir çaba içerisindedirler. Her hayvan yaşamını sürdürmek için avlanmak zorundadır veya kendisini korumak için saldırganlaşabilir. Ancak doğa sadece bu görüntülerden ibaret değildir. Doğada canlıların büyük bir çoğunluğu yavruları veya aileleri için, kimi zaman sürülerindeki diğer canlılar hatta diğer türler için benzeri görülmemiş fedakarlıklarda bulunurlar. Fedakarlığın yanı sıra işbirliği, dayanışma, birbirinin çıkarını kollama gibi özellikler canlılar aleminde sıkça karşılaşılan tavırlardır.

İşte doğanın yalnızca bir savaş yeri olduğunu iddia eden evrim teorisi canlılar aleminde görülen bu fedakarlık örneklerine hiçbir açıklama getiremez. Doğadaki yaşam evrim teorisinin temel iddiasını açıkça ve kesinlikle geçersiz kılmaktadır. Evrim teorisi, düşmanlarından kaçıp kurtulan bir zebranın, neden geri dönüp düşmanları tarafından kuşatılmış olan diğer zebraları, üstelik de hayatını tehlikeye atarak, kurtardığını kesinlikle açıklayamaz. Veya ilerleyen sayfalarda detaylarını göreceğimiz gibi, yumurtalarını yaşatabilmek için ölümü göze alarak kumsala çıkan aterina balıklarının bu davranışlarının neden doğal seleksiyonla elenmediği sorusunu cevaplayamaz.

Canlılardaki fedakar ve işbirlikçi davranışlar evrim teorisinin geçersizliğini bir kez daha ve tüm açıklığıyla ortaya koyarken, önemli bir gerçeğin de delillerini oluşturmaktadır: Tüm evrenin üstün bir Yaratıcı tarafından yaratıldığı ve her bir canlının, Yaratıcısı olan Allah'ın ilhamı ile davrandığı gerçeğinin.

İlerleyen sayfalarda, aklı ve bilinci olmayan canlıların hayret ve hayranlık uyandıran davranışlarının bir kısmını okuyacaksınız. Akıl ve vicdan sahibi her insan bu davranışların ancak tüm canlıların hakimi olan Allah'ın gücü ve denetimi altında oluşabileceğini kolaylıkla kavrayacaktır. Çünkü  Allah'ın Kuran'da da bildirdiği gibi:

Sizin yaratılışınızda ve türetip-yaydığı canlılarda kesin bilgiyle inanan bir kavim için ayetler vardır. (Casiye Suresi, 4)

 
KARINCA MUCİZESİ

Bu yazıda size, çok yakından tanıdığınız, her zaman her yerde rastladığınız fakat fazla dikkatinizi çekmeyen, çok becerikli, çok sosyal, çok akıllı bir varlığı, "karınca"yı anlatacağız. Yaşantımız içinde hiçbir zaman önem ifade etmeyen bu milimetrik varlıkların, mucizelerle dolu hayatlarını inceleyeceğiz.

Teknoloji, kollektif çalışma, askeri strateji, gelişmiş bir iletişim ağı, örnek ve rasyonel bir hiyerarşi, disiplin, kusursuz bir şehir planlaması... İnsanların her zaman yeteri kadar başarılı olamadığı bu alanlarda, karıncalar daima başarılıdırlar. Zorlu rakiplerini bastırmak ve güç doğa koşullarına dayanabilmek için gerekli herşeye sahip olan bu canlılara baktığınızda, hepsinin birbirinin aynısı olduğunu düşünebilirsiniz. Gerçekte ise, binlerce çeşiti olan karıncaların, her çeşiti ayrı özelliklere sahiptir. Dünyanın en kalabalık nüfusuna sahip olan bu canlıların, yukarıda saydığımız özellikleri çerçevesinde, bizlere yepyeni ufuklar kazandırabileceğine inanıyoruz. Bu yazı, karıncaların özel ve hayranlık uyandıran dünyasını keşfetmemizi sağlayacak. Yapılan bazı hesaplamalara göre en eskisi yaklaşık 80 milyon yıl yaşında olan fosilleriyle bugünküler arasında hiçbir farklılık bulunmayan ve yaklaşık 8800 türü bulunan karınca topluluklarının, o küçücük bedenleriyle neler başarabildiklerini göreceğiz.

Karıncaların özel dünyasını keşfederken, bu mükemmel sistem hayranlık uyandıracak, düşünme ve araştırma ihtiyacımızı arttıracaktır. Aynı zamanda evrim teorisinin yanlışlarını görüp, Allah'ın kusursuz yaratışına birlikte şahit olacağız ki bu son derece önemli bir iştir. Çünkü Kuran'da da doğa üzerinde düşünen ve böylece Allah'ın büyüklüğünü tanıyan insan modeli övülmüş ve bu model inançlı kişilere örnek olarak verilmiştir. Aşağıdaki ayet bu konuyu tam olarak açıklamaktadır:

Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında gece ile gündüzün ardarda gelişinde temiz akıl sahipleri için gerçekten ayetler vardır. Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki) "Rabbimiz, sen bunları boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azabından koru." (Al-i İmran, 190-191)

 

 Caulobacter Crescentus: DOĞANIN EN KUVVETLİ YAPIŞTIRISI TIBBI YAPIŞTIRICI OLARAK KULLANILABİLİR


Caulobacter crescentus  sapıyla ve tutangaçlarıyla(vantuz) katı maddelere  sabit bir şekilde tutunur. Burada, alt kısımdaki iki saplı  hücre çoğalarak kendi kopyalarını oluşturuyorlar.

İndiana Bloomington ve Brown Üniversitelerindeki araştırmacıların çalışmalarına göre, Nehirlerde, su kaynakalrında ve su kanallarında yaşayan bu bakteri (Caulobacter crescentus) bulunduğu yerde kalabilmek için doğadaki en kuvvetli yapıştırıcıyı kullanıyor.  Şimdi bilim adamları bu madenin nasıl oluştuğunu bulmaya çalışmaktadırlar.

Bilimadamları bir tek Caulobacter crescentus’u cam bir pipetten ayırabilmek için buna 1 micronewtonluk bir kuvvet uygulanması gerektiğini buldular. Çünkü Caulobacter crescentus çok küçük, bu kuvvet milimetrekareye 70 newton kuvvet uygulamaya eşdeğer. Bakterinin yapışkanının dayandığı bu kuvvet, 5 ton inchkareye eşdeğer- bir bozuk paranın üstüne (25 cent) 3 ya da dört araba koymak gibi. Milimetrekareye 18-28 newtonluk bir kuvvet uygulandığında bu Süper yapıştırıcıyı  kırabilirler.

Teorik olarak Caulobacter crescentus’un yapıştırıcısı, mühendislik ve tıbbi uygulamalar için topluca bol miktarda üretilebilir. Büyük ihtimal ile de zaman aşımıyla doğal olarak eriyen cerrahi yapıştırıcı olarak kullanılması.

Çalışmalarını Brown Üniversitesinden  fizikçi Jay Tang ile birlikte yürüten, Indiana Bloomington Üniversitesi’nden bakteriolog Dr. Yves Brun, salgının tuzlu suda dahi etkili olması sayesinde, tıbbi amaçlarla özellikle dişçilik ve ameliyat yaralarının kapatılmasında da kullanılabileceğini dile getirdi.

"bu yapıştırıcı ıslak zeminlerde de etkili olduğu için bu konuda belli çalışmalar var, bir ihtimal olarak ta bu yapıştırıcı kendiliğinden eriyebilen cerrahi yapıştırıcı olarak kullanılabilir"

Caulobacter crescentus kendisini kayalara ve cam pipetlerin iç yüzeylerine ince uzun saplarıyla yapıştırıyor. Bu tutunma organının sonunda, bakteriye her türlü zemine tutunmasına izin veren üzeri polisakkarit (zincir şeklindeki şeker molekülleri) ile kaplı bir tutma aleti var. PNAS (Ulusal Bilimler Akademisi) yayınında, bakterinin kuvvetli bir şekilde yapışmasını sağlayan kaynağının şeker molekülleri olduğu belirtilmiş.

Brun, en zor kısmın bakteriden çok sayıda yapıştırıcı çıkarmak olduğunu vurguluyarak, " Bir de bu sıvıyı etrafa bulaştırmadan üretebilmek gerek" diye konuştu. Brun: "özel mutantlar kullanarak yapıştırıcıyı cam yüzeyler üzerinde  izole edebiliriz. Yapıştırıcıyı yıkayarak çıkarmayı  denedik ama başarılı olamadık."

Bilimadamları Caulobacter crescentus’un saplarıyla son derece ince ve esnek bir cam pipetin yüzeyine yapışmasına izin verdiler. bakteri hücresini anında ince bir tüpe aktarmışlar. bakteri hücresini tutabilmek için bir micromanipulator kullandılar ve tutunma organını camdan ayırmak için gerekli kuvveti hesaplayarak bakteriyi doğrudan cam pipetten uzaklaştırdılar.

14 deneme sonunda, tek bir hücreyi camdan ayırarak müstakil hale getirebilmek için gereken kuvvetin yaklaşık olarak  0.11 ile 2.26 mikronewton arasında olduğunu hesapladılar.

Caulobacter crescentus  son derece yetersiz besin şartlarında yaşayabilmektedir. Bu da bakterinin musluk suyunda dahi bulunuşu açıklıyor. Musluk suyunda düşük yoğunluklarda ( konsantrasyonlarda) bulunduğu ve insan için zararlı olan herhangi bir toksin üretmediği için insan sağlığını tehdit etmemektedir.

Kaynak: http://www.livescience.com/animalworld/060410_nature_glue.html
              http://www.physorg.com/news63981444.html

 
ANOLLER'İN RENKLİ KESELERİ

Anoller başları üçgen biçiminde, uzun çeneli bir kerten kele türüdür. İnce vücutları ve kamçıya benzer kuyrukları vardır. Ayaklarında ise hem sivri tırnakları hem de eklemlerinden birinde oluklar şeklinde yapışkan yastıkçıklar vardır. Anol bunların yardımıyla dimdik duvarlara bile tırmanabilir. Erkeklerin boyunlarında ise yassı bir kese bulunur. Bu kese heyecanlandıkları zaman kaslar yardımıyla genişler. O zaman deri de gerilir ve pullarının arasındaki ilginç ve renkli şekiller ortaya çıkar.

Hayvanlar Ans., C.B.P.C Publishing, Sürüngenler, s. 154


 
GEKO ve MOLEKÜLER ÇEKİM KUVVETİ

Geko, nemli tropik bölgelerde yaşayan bir tür kertenkeledir. Ancak bu kertenkele diğer hem cinslerinden bir özelliğiyle ayrılır. Geko duvarda veya tavanda, düz bir yolda yürüyormuşçasına rahat hareket edebilir ya da cilalı bir zeminde baş aşağı bir konumda koşturabilirler. Hatta düz bir tavana tek ayağı ile tutunup, vücudunu aşağı bırakarak asılı durabilirler. 1

Gekonun ayaklarının hangi özelliği zemini sıkıca kavranmasına imkan tanımaktadır?

Geko ayaklarında bir yapışkan madde salgılayarak tutunuyor olabilir mi? Bu mümkün değil; çünkü hayvanda yapıştırıcı madde salgılayacak herhangi bir salgı bezi mevcut değildir.

Üstün kavrama özeliğinin vantuzlama yoluyla sağlanması da imkansızl. Çünkü gekonun ayakları vakum ortamında da iş görebiliyor. Bu gekonun vantuzlama yöntemini kullanmadığının en büyük göstergesi. Havanın olmadığı yerde, bir pompayı zemine yapıştırmanın imkansız olduğunu hatırlayın.

Elektrostatik çekimde de söz konusu değil; çünkü yapılan deneylerde gekonun elektron iyonu yüklenmiş havada bile yüzeylere tutunabildiği görülmüştür. Eğer elektrostatik çekim kullanılıyor olsa idi havaya yüklenen iyonlar, bu çekim kuvvetini etkileyip gekonun tutunmasını engellerdi.

Portland'taki Lewis & Clark College'dan çevre fizyologu Kellar Autumn ve University of California Berkeley'den Bio-mühendis Robert Full tarafından liderlik edilen ve Massatchusetts IS Robotics tarafından desteklenen geko takımı gekonun nasıl tırmandığını mikroskobik açılardan incelemişlerdir.

Geko ayaklarında, belki de sadece nükleer fizikçilerin haberdar olabilecekleri bir kuvvet mevcuttur:

Hayvanın ayak parmakları, tıpkı bir kitaptaki sayfalar gibi ince doku yaprakları ile kaplıdır. Her bir yaprak "setae" adı verilen yüz binlerce kıl benzeri uzantılarla kaplıdır. Bir tek gekoda bu kıllardan 2 milyonun üzerinde sayıda mevcuttur. Bu staeler spatula benzeri yüzlerce uca ayrılmaktadır. Her bir ucun kalınlığı milimetrenin beş binde biri kadardır (bir bakteriden bile küçük).

Geko takımının üyeleri bir tane setae'yi ayırıp mikroskobik bir alıcıyla yapışkanlık gücünü ölçtüler. Gekonun ayaklarını uyararak araştırmacılar setayı alıcıya bastırdılar ve sonra geri çektiler. Ve bir tek setanın şaşırtıcı bir güçle çabalarına karşı geldi, bir karıncayı kaldırabilecek kadar bir gücü vardı. 2

Bu kıllar hayvanın topuklarına bakacak biçimde konumlandırılmıştır. Geko adım atarken, ayak tabanını yüzeye bastırır ve hafifçe geriye çekerek, kılların zemine maksimum düzeyde temas etmesini sağlar.

Bu esnada ayak ile yüzey arasında, moleküler düzeyde "Van der Vaals" adı verilen zayıf bir çekim kuvveti oluşur. Bu bağlar, bitişik iki atomun taşıdığı elektrostatik yükten kaynaklanır. 3

Bir atom pozitif yüklü çekirdeğin negatif yüklü elektron bulutuyla çevrilmesinden oluşur. Eğer çekirdeğin pozitif yükü elektronların negatif yüküne eşitse atom bir yük taşımaz. Ancak elektronlar çekirdeğin etrafında gelişi güzel dolaşırlar. Bazen hepsi çok kısa bir an için olsa dahi atomun bir tarafında toplanırlar. Bu durumda atomun bir tarafı geçici olarak negatif yüke sahipken diğer tarafı artı yüke sahip olacaktır. Bu değişken yükler çevredeki atomları da etkiler: Bir ağacın gövdesine değen bir setayı gözünüzde canlandırın. Şimdi setanın ucundaki atomun elektrik yüklendiğini ve pozitif yüklü tarafının ağaca yakın olduğunu hayal edin. Pozitif yük ağacın gövdesindeki en yakın atomların elektronlarını çekecek ve her iki atomu bir araya getirecektir.

Ayak dolayısıyla da kıllar, belirli bir açı ile kaldırılınca çekim kuvveti de ortadan kalkacak ve hayvan ilerleyebilecekti. 4

Van der Waals kuvveti sizin eliniz ve duvar arasında da vardır ama çok zayıftır. Atomik seviyede bakacak olursak elinizin yüzeyi dağlarla kaplı gibidir ve sadece tepedeki atomlar duvarla temas ederler. Ancak gekonun ayağındaki binlerce ıspatula ucu tıpkı bir tutkal gibi duvara yapışır.

Ancak eğer gekonun parmakları gerçek yapışkanla kaplı olsaydı (veya bir zamanlar bilim adamlarının sandığı gibi vantuzlarla) gekonun her ayağını kaldırdığında bu yapışkanlığı kırmak için çok fazla enerji harcaması gerekirdi. Ancak geko takımının bulgularına göre, gekonun duvara değdiği açıyı değiştirmesi ayağını çekmesi için yeterlidir. 5

Van der Vaals kuvvetini ortaya çıkaran faktör ayaktaki tüycüklerin konumu ve sıklıklarıdır.

Şimdi arkanıza yaslanıp düşünün. Bir kertenkelenin, değil sıradan bir insanın pek çok üniversite mezunun bile haberdar olmadığı bu kuvveti biliyor olması mümkün müdür?

Üstelik bu kuvvetten haberdar olmanın onu kullanılabilir hale getirmeye yetmediği de çok açık. Hayvanın ayağını her kaldırışında bu kuvvetin ortadan kalkması son derece önemli. Yoksa geko üzerinde bulunduğu zemini belki çok iyi kavrayacak ama, asla ondan ayrılamayacaktı.

Geko, tüycüklü bir yapı ile böyle bir kuvvetin oluşabileceğini hiç tahmin etmiş olabilir mi? Van der Vaals çekim kuvvetinin doğmasına neden olan tüylerin sıklık miktarı tesadüfen ortaya çıkabilir mi? Milimetre kareye düşen tüy sayısı aşama aşama ortaya çıkmış olabilir mi?

Milimetrekareye 2 milyon değil de 2 bin tüy düşen bir geko düşünün. Bu hayvanın ayağında yeterli Van der Vaals çekim kuvveti oluşmayacak ve hayvan tepe taklak yürümeye çalışırken baş aşağı düşecektir. Bu durumda işe yaramayan tüycüklü yapının gelecek nesillere taşınması evrim teorisince mümkün değildir.

Görüldüğü gibi gekonun ayağındaki bu mühendislik harikası yapının bir evrimsel süreç sonucunda ortaya çıkması imkansızdır. Geko da diğer tüm canlılar gibi, mükemmel bir biçimde, tek bir seferde yaratılmışlardır.


1. Nature, 8 Haziran 2000.
2. www.amnh.org/naturalhistory/biomechanics/0700biomechanics.html
3. www.ider.herts.ac.uk/school/courseware/materials/bonding.html
4. Science, 9 Haziran 2000.
5. www.amnh.org/naturalhistory/bomechanics/0700biomechanics.html
6. www.akvaryumcu34.com

Dekoratif Kayalar

img src=http://img412.imageshack.us/img412/5171/p4220076rs7.jpg height=240 width=320 border=0 onload=NcodeImageResizer.createOn(this); / DIV/DIV DIV/DIV DIV/DIV DIV/DIV DIVKilo 1,25YTL/DIV DIVimg sr...

Akvaryumcu Seçmenin 10 ipucu

TABLE =contentpaneT T TR TD vAlign=top colSpan=2 P align=justify SPAN =postFONT size=2SPAN style=FONT-WEIGHT: boldTankları güzel gözüküyormu,balıklar sağlıklımı?/SPANDükkandaki akvaryum ve balıklar iyi durumda ...

Lelelupi

SPAN style=FONT-WEIGHT: bold; FONT-SIZE: 8pt; COLOR: rgb(0,0,0); FONT-STYLE: normal; FONT-FAMILY: Tahoma; TEXT-DECORATION: none; rgb:  Afrika Tanganika gölünün kuzey kayalık kıyılarında yaşarlar. Ülkemizde adı Limon cichlid olarakt...

Muhteşem Yunus(Muammer'den)(donut)

Değerli kardeşim resim yolladığın için teşekkür ederim balığın gerçekten çok güzel allah nazardan saklasın çok iyi baktığın belli oluyor.Eminimki oturup onu saatlerce hayran hayran izliyorsundur ki bundada haksız sayılmazsın. DIV /DIV...

Calvus

P align=justifySPANFONT color=#000080 size=3SPAN style=FONT-WEIGHT: 700; FONT-FAMILY: TahomaCALVUS/SPAN/FONT/SPANSPAN style=FONT-WEIGHT: bold; FONT-SIZE: 8pt; COLOR: rgb(0,0,0); FONT-STYLE: normal; FONT-FAMILY: Tahoma; TEXT-DECORATI...

Deep Sand Bed - Derin Kum Yatağı

P align=justifyAmerika’da yıllardır Dr.Ron Shimek öncülüğünde yaygın olarak kullanılan bu sistemin dalgası yavaş yavaş Avrupada ulaştı. Amerika’da aşağı yukarı en yaygın sistemin DSB olduğunu söyleyebiliriz. Dergilere aktarılmadan önce, yada Deniz ...

Yemler

PBSPAN style=FONT-SIZE: 10pt; COLOR: #330066; FONT-FAMILY: ArialGenel Bilgi :/SPAN/B/P P align=justifySPAN style=FONT-SIZE: 10pt; COLOR: black; FONT-FAMILY: ArialAkvaryum balıklarının dengeli ve sağlıklı beslenmesi hayati bir kon...

LABİDOCHROMİS CAERULUS

P align=centerstrong/strong/P P align=justifystrongHabitatı: Malawi Gölü'nün kayalık kesimleri. /strong/P P align=justifystrongBeslenme Biçimi:Hem etçil hem otçul /strong/P P align=justifystrongDavranis Biçimi: Barışçıl...

Dış Filitre Malzemeleri

TABLE style=WIDTH: 100% cellPadding=0 width=100% border=0 =MsonormalTableT T TR TD style=PADDING-RIGHT: 0.75pt; PADDING-LEFT: 0.75pt; PADDING-BOTTOM: 0.75pt; PADDING-TOP: 0.75pt P align=justify =MsonormalBSPAN s...

Frontosa

DIV style=MARGIN: 0cm 0cm 0pt/DIV DIV style=TEXT-ALIGN: justifystrongTanganikanın 35 cm ulaşabile büyük ağır ve güzel balıklardan olan Frontosalar akvaryumda beslenebilecek en FONT size=2büyük Tanganika balıklarıdır/FONT. Arka planda...

Protomelas sp. "Steveni Taiwan"

strongLatince Adı:/strong Protomelas sp. Steveni Taiwan BRBHabitatı ve Anavatanı:/B Malawi Gölü'nün tortu içermeyen kayalık bölgeleri BRBBeslenme Biçimi:/B Otçul BRBDavranış Biçimi:/B Barışçıl BRBKendi Türlerine Davranışı:...

YARALANMALAR

TABLE id=Autonumber1 style=BORDER-COLLAPSE: collapse borderColor=#111111 cellSpacing=0 cellPadding=0 width=100%TTTT T TR TDBFONT size=4Yaralanmalar/FONT/B/TD TD width=10 rowSpan=2 /TD/TR TR TD ...

CYRTOCARA MOORİİ (YUNUS)

P TABLE style=BORDER-RIGHT: medium none; BORDER-TOP: medium none; BORDER-LEFT: medium none; BORDER-BOTTOM: medium none; BORDER-COLLAPSE: collapse; mso-border-alt: solid black 2.25pt; mso-padding-alt: 0cm 3.5pt 0cm 3.5pt cell...

STRES VE BALIK

TABLE height=100% cellSpacing=0 cellPadding=0 width=90%TTTTT T TR TD vAlign=top align=middle width=100% TABLE id=Autonumber1 style=BORDER-COLLAPSE: collapse borderColor=#111111 cellSpacing=0 cellPadding=0 width=10...

YENİ TANK SENDROMU

TABLE id=Autonumber1 style=BORDER-COLLAPSE: collapse borderColor=#111111 cellSpacing=0 cellPadding=0 width=100%TTTT T TR TDBFONT size=4Yeni Tank Sendromu/FONT/B/TD TD width=10 rowSpan=2 /TD/TR TR ...

FUNGAL HASTALIKLAR

TABLE id=Autonumber1 style=BORDER-COLLAPSE: collapse borderColor=#111111 cellSpacing=0 cellPadding=0 width=100%TTTTT T TR TDBFONT size=4Fungal Hastalıklar/FONT/B/TD TD width=10 rowSpan=2 /TD/TR TR...

TÜBERKÜLOZ

TABLE id=Autonumber1 style=BORDER-COLLAPSE: collapse borderColor=#111111 cellSpacing=0 cellPadding=0 width=100%TTT T TR TDBFONT size=4Tüberküloz/FONT/B/TD TD width=10 rowSpan=2 /TD/TR TR TD P al...

SOLUNGAÇ PARAZİTLERİ

TABLE id=Autonumber1 style=BORDER-COLLAPSE: collapse borderColor=#111111 cellSpacing=0 cellPadding=0 width=100%TTT T TR TDBFONT size=4Solungaç Parazitleri/FONT/B/TD TD width=10 rowSpan=2 /TD/TR TR ...

BLOAT

TABLE id=Autonumber1 style=BORDER-COLLAPSE: collapse borderColor=#111111 cellSpacing=0 cellPadding=0 width=100%TT T TR TD width=10 rowSpan=2/TD TDBFONT size=4Bloat/FONT/B/TD TD width=10 rowSpan=2 /TD/...

DROPSY

TABLE id=Autonumber1 style=BORDER-COLLAPSE: collapse borderColor=#111111 cellSpacing=0 cellPadding=0 width=100%TTT T TR TD width=10 rowSpan=2/TD TDBFONT size=4Dropsy/FONT/B/TD TD width=10 rowSpan=2 /T...

BEYAZ BENEK

TABLE id=Autonumber1 style=BORDER-COLLAPSE: collapse borderColor=#111111 cellSpacing=0 cellPadding=0 width=100%TTT T TR TDBFONT size=4Beyaz Benek/FONT/B/TD TD width=10 rowSpan=2 /TD/TR TR TD P s...

YÜZGEÇ ERİMESİ

TABLE id=Autonumber1 style=BORDER-COLLAPSE: collapse borderColor=#111111 cellSpacing=0 cellPadding=0 width=100%TTTTT T TR TDBFONT size=4Yüzgeç Erimesi/FONT/B/TD TD width=10 rowSpan=2 /TD/TR TR ...

PSEUDOTROPHEUS ACEİ ICEMAN

P TABLE cellSpacing=0 cellPadding=0 T TR TD P style=MARGIN: 0pxFONT color=#4169e1strong/strong/FONT/P P style=MARGIN: 0pxFONT color=#4169e1strongHabitatı ve Anavatanı:/strong Malawi Gölü'nün kumluk bölgeleri. ...

COPADİCHROMİS BORLEYİ KADANGO

TABLE cellSpacing=0 cellPadding=0 T TR TD P style=MARGIN: 0pxFONT size=2FONT color=#4169e1FONT size=3strong/strong/FONT/FONT/FONT/P P style=MARGIN: 0pxFONT size=2FONT color=#4169e1FONT size=3strongLatinc...

Artemia

H1FONT size=4Artemia Salina naupli-Artemias salinas/FONT/H1 P align=justifyYavru balık üretiminde ve küçük akvaryum balıklarının beslenmesinde çok önemli bir canlıdır. Yumurtaları çok uzun bir süre saklanabilir . İstenildiği zaman bu yumur...

SCİAENOCHROMİS FRYERİ (AHLİ)

BLOCKQUOTE PstrongYaşadığı yer: /strongMalawi Gölü'nün hemen her yerine dağılmışlardır. Son yapılan çalışmalarda 5 tür dahatespit edilmiştir./P PBRstrongBoyu: /strongS. sp. sand türünün erkekleri 20 cm. kadar, S. ahli 16 cm. dişil...

Zehirlenmeler

P style=MARGIN: 0cm 0cm 0pt =MsonormalstrongGenel Bilgi/strong ?:namespace prefix = o ns = urn:schemas-microsoft-com:office:office /?:namespace prefix = o /?:namespace prefix = o /o:p/o:p/P P style=MARGIN: 0cm 0cm 0pt...

Akvaryum Ölçüleri ve Balık sayısı Oranı

P style=MARGIN: 0cm 0cm 0pt; mso-margin-top-alt: auto; mso-margin-bottom-alt: auto =MsonormalBSPAN style=FONT-SIZE: 10pt; FONT-FAMILY: ArialAkvaryumun ölçüsünü belirlemek: /SPAN/BSPAN style=FONT-SIZE: 10pt; FONT-FAMILY: Arial...

İcatlar

DIV P =MsonormalBFONT face=Times New Roman size=4SPAN style=FONT-WEIGHT: bold; FONT-SIZE: 13.5ptŞarj ederken rahatlık/SPAN/FONT/B /P/DIV?:NAMESPACE PREFIX = O /O:P/O:P DIV DIV DIV PFONT face=Times New...

Tuz Kullanımının Balıklar Üzerindeki Etkisi

P align=justifyFONT color=#000000 size=3TUZ İÇERİĞİ: BRBRFONT face=Times New Roman, Times, serif color=#000000 size=4Akvaryum kültüründe tuz kullanımı BRBRTuz aynı zamanda sodyum klorit olarakta bilinir ve pek çok defa balık üretimind...

BUnları Biliyormusunuz.

TABLE style=FONT-SIZE: 10pt; FONT-FAMILY: Arial cellSpacing=3 cellPadding=3 T TR TD vAlign=top P align=centerSPAN style=FONT-WEIGHT: 700; FONT-FAMILY: FONT color=#ff0000 size=3KUTUP BALIKLARI NEDEN DONMAZLAR/FONT/SPAN/P/T...

BALIK İLAÇLARI

TABLE id=Autonumber1 style=BORDER-COLLAPSE: collapse borderColor=#111111 cellSpacing=0 cellPadding=0 width=100%T T TR TDBFONT size=4Balık İlaçları/FONT/B/TD TD width=10 rowSpan=2 /TD/TR TR TD P styl...

Resimlerinizi,Yazılarınızı Bekliyorum.

IMG height=17 alt=Clap src=http://www.akvaryum.com/Sitem/RTE/images/smiley32.gif width=18 align=absMiddle border=0 border=0IMG height=17 alt=Clap src=http://www.akvaryum.com/Sitem/RTE/images/smiley32.gif width=18 align=absMiddle border=0 bor...

Tropheus Moori

SPAN style=FONT-WEIGHT: bold; FONT-SIZE: 8pt; COLOR: rgb(0,0,0); FONT-STYLE: normal; FONT-FAMILY: Tahoma; TEXT-DECORATION: none; rgb: Görünüş olarak tropheus moori, 30 'un üzerinde renk çeşidi olan, çok beğenilen bir tanganika cichlidle...

Jaubert filtre sistemi

P align=justifyJauber sistemi, Prof. Jean Jaubert tarafından uygulandığı ve geliştirildiği için kendi ismi ile anılmaktadır. Prof. Jean Jaubert Deniz biyologudur ve Niza Üniversitesiyle Monako’daki Okyanus Müzesinde çalışmaktadır. Bu sistem Almanya...

Yerli ve İthal Cichledler

P align=justifyKimine göre ithal kimine göre yerli tartışmasında aslında herkesin bildiği bu konu hakkında fikir paylaşacağız. Birinci derecede hem fikir olduğunuz ithal (Orjinal) Cichlid balıkların yerli balıklara nazaran kat, kat üstün olduğu ren...

Akvaryumlarımızın başbelası nitrat

P =MsonormalFONT face=Times New Roman color=#000000 size=5Giriş/FONT/P P style=TEXT-INDENT: 35.4pt; LINE-HEIGHT: 200% align=justify =Msonormal?:NAMESPACE PREFIX = O /?:NAMESPACE PREFIX = O /O:P/O:PFONT face=Time...

OODİNİUM

TABLE id=Autonumber1 style=BORDER-COLLAPSE: collapse borderColor=#111111 cellSpacing=0 cellPadding=0 width=100%TTT T TR TDBFONT size=4Oodinium/FONT/B/TD TD width=10 rowSpan=2 /TD/TR TR TD P alig...

KANLI YÜZGEÇLER

TABLE id=Autonumber1 style=BORDER-COLLAPSE: collapse borderColor=#111111 cellSpacing=0 cellPadding=0 width=100%TT T TR TD width=10 rowSpan=2/TD TDBFONT size=4Kanlı Yüzgeçler/FONT/B/TD TD width=10 rowSpan=2&nb...

COLUMNARİS

TABLE id=Autonumber1 style=BORDER-COLLAPSE: collapse borderColor=#111111 cellSpacing=0 cellPadding=0 width=100%TTTTT T TR TDBFONT size=4Columnaris/FONT/B/TD TD width=10 rowSpan=2 /TD/TR TR TD ...

Nitrat Seviyesinin Ölçümü

H1FONT size=4Nitrat Seviyesinin Ölçümü/FONT/H1 P align=justifyBiyolojik süzme söz konusu olduğundan,balıkların amonyak ve diğer azotlu bileşiklerin zehir etkilerinden korunması lazımdır.akvaryumlarda mekanik ve kimyasal yollarla atıkların ...

Balıklarda Beslenmeye Bağlı Hastalıklar

P style=MARGIN: 0cm 0cm 0pt; TEXT-ALIGN: justify; mso-layout-grid-align: none align=justify =MsonormalBSPAN style=FONT-SIZE: 10pt; FONT-FAMILY: TimesNewRomanPS-BoldMT; mso-bidi-font-family: TimesNewRomanPS-BoldMTFONT face=Time...

Sağlıklı Balık Seçimi İle ilgili Bilgiler.

P style=MARGIN: 0cm 0cm 0pt; mso-margin-top-alt: auto; mso-margin-bottom-alt: auto align=justify =MsonormalSPAN style=FONT-SIZE: 8.5pt; FONT-FAMILY: VerdanaSatın almaya karar verdiğiniz balıkların ithal edimesi sırasında iki veya üç ha...

İlk Kurulum

TABLE width=100% align=center border=0TT T TR TD align=middleFONT face=arial color=#333333 size=3BMalawi Akvaryumu Kurulumu/FONT/B/TD/TR TR TDFONT face=arial color=#000000 size=-1BR P =MsonormalMalawi,...

Hormon

A href=http://www.firat.edu.tr/fenbilimleri/Dergi/17-2/fturan_iakyurt.pdf target=_blankhttp://www.firat.edu.tr/fenbilimleri/Dergi/17-2/fturan_iakyurt.pdf/A...